Merhabalar,
IO sonrası hemen, hatta IO sırasında bu yazıyı çok istemiştim ancak jetlag vs. derken anca kendime gelebilmiş bulunuyorum 😀 Umarım keyifli bir yazı olur. Hem konferansta konuşulan başlıkları hem de San Francisco gezimi bir arada paylaşmaya çalışacağım.
SF macerası bir kısmımız için artık GDG‘ler için gelenekselleşmiş olan SF turuyla başladı. İkinci bir gelenekselleşmiş etkinlikte kapanışta yapılan sevgili Yener çiftinin(Nilay & Murat) evinde yapılan GDG BBQ parti. Şimdiye kadarki gidişlerimde (3. I/O’m 🙂 ) kapanış partisini hep kaçırmıştım. Bu sefer katılabilmek tatlı olsa da I/O öncesi SF turunu kaçırmanın biraz hüznü oldu 🙂
Google I/O bu sene 8/9/10 Mayıs tarihlerindeydi. GDG’ler için bir gün öncesi 7 Mayıs’da dünya üzerindeki tüm Google Developer Group lead’lerinin toplandığı summit’le başlamış oldu. 6 Mayıs akşamı ise yine GDG’ler için Google Event Center’da bir Dinner Party yapıldı. Hala jetlagin etkisinde olduğum için çok fazla kalamasam da diğer chapterlarla tanışmamızı sağlayan güzel bir etkinlikti. 8 Mayıs akşamı ise ilk yapılışı sonrası Women Techmakers programına da ilham veren Google I/O’ya katılan tüm kadınların davetli olduğu Garfiled Park’da düzenlenen WTM yemeği vardı. Sonraki yıllarda Google I/O’ya katılma şansı bulan kadın katılımcıların mutlaka katılmalarını tavsiye ederim. I/O’da konuşulanlara geçmeden fotoğraflarla I/O öncesi aktiviteleri aşağıda paylaşıyorum. Birbirinden eğlenceli fotoğraflar arasında o anları en güzel anlatacakları seçebilmek en zoru.


Bu kadar goy goy yeter. Gezi fotoları en sona gelecek 😀 Şimdi biraz da I/O’dan bahsetme zamanı.
Bu sene 3.’ye katılıyor olmama rağmen içimdeki çocuksu heyecan hala geçmedi, sanırım tekrar katılma şansım olursa da hala orada zıp zıp durmaya devam edecek. Yanda badge’ime kavuşmanın mutluluğuyla çektiğim ilk fotoğraf 😀 Çok yazıyla not almayı becerebilen biri değilim açıkçası, fotografik hafızamın da kuvvetine güvenerek aldığım foto notlardan bu yazıyı hazırlıyorum.
Aşağıdaki fotoğraf da ilk adımızı atıyoruz, hazır olan fotomuz. Tamam bu sondu başlıyorum 😀 😀

Geçen sene I/O’da Sundar Pichai’nin bundan sonra Mobile First değil AI first demesinin ardından bu sene ai’yla ilgili gelişmelerin daha çok yer alacağını tahmin ediyorduk ama kendimi keynote’da biraz bilim kurgu filminin içerisinde hissettim açıkçası.
- İlk gelişmelerden biri Tanya’nın gözlerimizi dolduran hikayesiyle anlatılan Android device’da Gboard kullanarak Morse code’uyla text girebiliyor olmamız. Detaylar için linki inceleyebilirsiniz.
- Gmail’e gelen AI’dan beslenen autocomplete özelliği de ilgi çekeceğe benziyor.
- Her sene photos’a az buçuk da olsa yeni bir özellik geliyor ama bu sene eklenen baya ilgi çekecek gibi. Bir dökümanın fotoğrafını çektiğimizde onun döküman olduğunu anlayıp, printed formatta bize sunabilecek. Bu ihtiyaç için artık free app aramak zorunda olmayacak olmamız güzel. Normalde pixel phone’da yer alan pop color özelliği ise biraz daha arttırılarak yine photos’a gelmiş. Şöyleki objeyi tanıyıp, sadece onu renkli tutup, arkasını siyah beyaz yapabiliyoruz örneğin. Ya da beni biraz daha heyecanlandıran, yıllar öncesinden siyah beyaz bir fotoğrafı renklendirebiliyor olması.
- Genel olarak gelişmeler asistan üzerinde. Google Asistan’a 6 yeni ses katılıyor. (new voices) Bu süreçte Wavenet‘den faydanılmış. Google Asistan’da yeni gelen seslerden biri de John Legend 😀 Bu arada Google Asistan’ın aktif olduğu haritada Türkiye de gösterildi. Bu demek oluyor ki asistan Türkçe olarak da hayatımıza girecek. Bakalım nasıl uygulamalarla karşımıza çıkacak. Merak konusu. 😀 Yeni eklenen sesler tabi Naturally Conversational olmasını sağlasa da tam da doğal bir konuşma havası yaratmak için yeterli değil. Geçen sene Actions on Google tanıtıldığında kendi actionlarımızı yazıyorsak, conversation başladıktan sonra follow-up sorularla devam ettirebiliyorduk ancak Hey Google, how is the weather today? gibi entegre olan Action’lar için bu durum söz konusu değildi. Conversation kesiliyordu ve yeni bir şey sormak istediğimizde tekrar Hey Google diye seslenmemiz gerekiyordu. Bu çok da hoş değildi aslında. Şimdi ise kendi yazdığımız actionlardaki gibi Google’ın actionlarında da bu özellik mevcut 👏(Continued Conversation) Tam olarak nasıl olduğunu görmek isterseniz keynote‘u bir tur izlemenizi tavsiye ederim. Yine doğal bir konuşmada aynı cümlede birden çok şey sorabiliriz ve artık asistana da sorabilecekmişiz. Aynı soru cümlesi içerisinde yer alan iki farklı aksiyonu anlayıp cevap verebiliyor durumda. (Multiple Actions) Bir diğer özellik de çocuklu aileler özelinde ihtiyaç olduğu için getirilmiş pretty please özelliği. Bunu ben çok kavrayamasam da 😀 Pozitif, kibar, nazik bir şekilde sorulan soruların asistan tarafından algılanıp buna göre farklı cevaplar vermesi. Örneği, could you … please? ‘e thank you for asking politely gibi cevaplar alabilirsiniz.
- Asistandan devam edelim. Visually assistive diyerek hayatımızın içine giren gerçekten kişisel asistan olma yolunda adımlar atılıyor. Youtube tv on smart displays, food delivery(şu an belli sayıda mağaza), google mapsde navigation şimdilik yer alanlar. Kısa bir süre içerisinde sesimizle herşeyi yönetebileceğiz gibi bir izlenim size de geliyordur sanırım.
- Şov başlıyor. 😀 Google asistanın gerçek bir asistan olabilmesi için telefonla da bizim yerimize arama yapıp, işlerimizi yapabilmesi gerektiği düşünülmüş ve bunun üzerine çalışılmış. Ki tamamen doğru ama bu kadarını heralde kimse beklemiyordu. Aşağıda keynote’da yer alan asistanın yaptığı aramayı paylaşıyorum. Tek seferde mi bu sonuca ulaşabildiler yoksa düzgün çekene kadar milyonlarca mı telefon görüşmesi yapıldı bilinmez ama keynote’da izlediğimiz örnek şahaneydi. Aşağıdaki resimde kişinin asistandan onun için belli bir saat aralığında randevu almasını istediğini görüyorsunuz. Bir sonraki ise randevu aldığı telefon görüşmesinin videosu 👏
- Yine kullanımla ilgili bir diğer özellik ise cihazlarda neyde ne kadar vakit harcağımızı gösteren ve böylece eğlence ya da x birşey için harcağımız zamanı daha organize kontrol edebileceğimiz bir android dashboard sunulması. Burada güzel taraf mesela youtube örneğinde bilgisayarda harcadığımız zaman da eğer loginsek ölçülebiliyor olması. Break time notificationları gelebilmesi vs. Tabi Google’ın kendi ürünleri için bu durum entegre olması daha kolay olmuştur ama diğer ürünler için önümüzdeki günlerde göreceğiz.
- Benim bir diğer ilgilimi çeken productlardan biri de Google News’di. Çok fazla sayıda partnerla çalışıp, AI’ın da gücüyle kişiye istediği içeriği sunacak bir haber uygulaması çalışılmış. Android, IOS ve web’de 127 ülkede aktif. AI’ın gücü rahatlık ve delilik arasındaki ince çizgide gidip geliyor.
- AI bitti şimdi Android’e geçiyoruz. AI is first, AI is everywhere olunca Android’deki gelişmelere yeni sıra geldi 😀 O zaman 10. yılı kutlu olsun 💥
- Android P Beta yayında. Android P’nin ise aşağıdaki fotoğraftaki 3 temel temayla AI gerçek gücünü göreceğimiz bir işletim sistemi olacağına değinildi.
- Intelligence konusu, bizim davranış patternlarımızı öğrenip buna göre bir sonra yapacağımız şey hakkında bize yönlendirmesi, uyarı vermesi düşünülebilir. Böylece zaman kazanmış oluyoruz. Tabi bunun dışında en önemli konulardan biri olan cihazın batarya tüketimini etkilemiş olacak. Sonraki saatlerde hangi uygulamaları kullanıp kullanmayacağımızı bilirse tüketim de buna göre şekillenmiş olacak. Bir diğer örnek de bulunulan ortama göre parlaklığın değişmesiydi.
- Geçen sene tanıtılan ve benim de sıkça kullandığım predicted apps(bazı app’lerin en üst sırada gözükmesi)’e ek olarak bu sene app actions gelmiş. Bu kısmı Dave Burke anlatıyordu. Örneğin, her öğleden sonra yaptığı koşu için strava orada aktif dururken, kulaklık taktığı anda Spotify resume edilmiş albumu getirdiği bir demo yaptı.
Bu şekilde uygulamaların actionlarda gelebilmesi için ise actions.xml dosyasını bulunduruyor olmaları gerekli. Sonrasında action surface Google search, assistant, play ve smart text selection’da aktif olabilecekmiş. Bir çeşit deep linking ama tabi çok çok daha smart bir şekilde. Geçen sene herkese açılan Instant Apps‘in ardından gelen smart stepler olarak görüyorum ben açıkçası.
- Action’larla deeplink yaparak direk app’e bağlandık ama direk app’e bağlanmadan bir kısmını getirecek yeni bir şey daha geliştirilmiş. Slices olarak adlandırılıyor. Slices, app ui’ın bir kısmının app’e gitmeden kullanıcıya sunulması diyebiliriz sanırım özetle. Aşağıdaki imajda da görüldüğü gibi, Dave Burke lyft’i arattığında eve mi işe mi gitmek istediğini sordu. Tıklandığındaysa bu bilgiyle app’i açıyor. Early access önümüzdeki ay devrede olacakmış.
- Machine learning konusunda bilgisi olmayanların da kullanabilmesi için ML Kit Firebase’den kullanılabilirmiş artık. İlgilenenlere duyurulur. Tabi Firebase olduğu için de ML Kit crossplatform kullanılabilir, Android & IOS.
- Simplicity‘yle devam edecek olursak, app’ler arası geçişi kolaylaştıracak birkaç özellik eklenmiş. Genel olarak home button’ın kullanımı biraz daha efektif hale gelmiş. Rotation’ın özelliğinin kullanımıyla ilgili bir kolaylık gelmiş. Cihazı rotate ettiğimizde rotate butonu, fab gibi ama daha küçük bir şekilde ekranda beliriyor ve tıklarsak eğer ekran dönüyor. İstediğimiz zaman ekranı döndürmek ve gereksiz rotationlara yer vermemek adına güzel olmuş diyebiliriz. Simplicity bu kadar özellikten ibaret değil tabi ama biraz daha dikkat çekenler bunlardı. Tüm değişen, kullanımı kolaylaştıran feature’ları aşağıda bulabilirsiniz.
- Android P’nin son ana teması Digital Wellbeing ise aslında hem AI hem Android altında konuşulmuş oldu. Tam olarak yazının daha başlarında bahsettiğim nerede ne kadar zaman geçirdiğimizi, digital bir wellbeing olarak nasıl davrandığımızın ölçümlenmesi ve buna göre hayat kalitemizin arttırılması konusu. Tabi sadece bundan ibaret değil. Do not disturb modunun kişiselleştirilmesi de yine bunlardan biri.
- Sırada maps var. Farklı tipteki araçların farklı rotalar ve yollar kullanabileceğinden dolayı yol süreleri daha kısa olabileceği için, motorsiklet seçimi de mapse eklenmiş.
- Benim sevdiğim bir diğer özellik ise maps’e eklenen for you butonu. Benim bölgeme yeni bir mekan mı açıldı, ya da şu mekanı deneyebilirsin gibi önerilerle beni yeni mekanlara yönlendirecek. Burada ise Machine Learning gücüyle benim orayı sevip sevmeyeceğime bir match algoritmasıyla karar verecek. Açıkçası bu feature düzgün çalışırsa, telefonumdaki bütün mekanlarla ilgili uygulamaları silerim. Tabi bu durumda benzeri iş yapan app’lerin akıbeti ne olur bilinmez, kullanıcılar için herşeyi bir arada bulabilmek çok güzel bir şey.
- Maps’le ilgili yaşanan bir diğer soruna daha çözüm bulunmuş. Aslında maps’de değil, tüm benzeri harita uygulamalarında yaşadığımız bir sorun. Belli bir konumdayız, x bir noktaya gitmek istiyoruz. Maps yolu tarife başlıyor, sağa dön sola dön ama benim sağım solumla onunki aynı mı belli değil. Bu yüzden ileri geri sağa sola giderek doğru kalibrasyonu bulup, devam etmeye çalışıyoruz. Şimdi maps’e kamera özelliği gelmiş. Bu sayede tam nereden döneceğimizi görsel olarak gösteriyor ayrıca takım daha eğlenceli olması için küçük bir yol gösterici animasyon karakter de eklemiş. İlk aklımdan geçen, ne kadar bateri tüketeceği oldu tabi, göreceğiz 😀
- Ve beklenen haber sonunda lens belli sayıda cihaz için kameraya entegre olacakmış. Sonunda gerçek gücünü görebileceğiz.
- Lens’e gelen yeni özellikler ise Smart Text Selection, Style Match, Real-time results
- Ve son Smart Cars benim favorim. Pickup location’ların uygulamaya alınmasını ve her yerde aktif olmasını dört gözle bekliyorum 😀
Yazıya başlarken hem teknik hem de kullanıcı açısından tanıtılan her şeyi aynı yazıda paylaşmayı düşünmüştüm ama şu an bakınca bir bu kadar daha yazarsam sanırım çok da okunabilir olmaz. Bu yüzden yazıyı ikiye bölmeye karar verdim. Tabi seyahatle ilgili tüm eğlenceli detaylar da bitmedi 😀 Onlar da bir sonraki yazımda yer alacak. İyi pazarlar ve keyifli okumalar!